-
1 check off
isaret koymak -
2 beacon
n. fener, işaret ateşi, işaret kulesi, uyarı ışığı, radyofar, yol gösteren sinyal, trafik lâmbası————————v. işaret koymak, yol göstermek* * *1. işaret 2. işaretle (v.) 3. işaret (n.)* * *['bi:kən]1) (a type of light, fire etc that warns of danger, eg the light in a lighthouse.) uyarı işareti2) (a radio station or transmitter that sends out signals to guide shipping or aircraft.) yol ve konum gösteren radyo işareti -
3 отмечать
несов.; сов. - отме́тить1) işaret koymak, işaretlemekотме́тить что-л. звёздочкой — yıldız işaretiyle göstermek
2) kaydetmekотме́ть да́ту прие́зда у секретаря́ — katibe geliş tarihini kaydettir
3) kaydetmek, belirtmek, işaret etmekкак мы уже́ отмеча́ли... — (önce de) belirtmiş / kaydetmiş / işaret etmiş olduğumuz gibi...
отме́чены та́кже пять други́х рабо́т уча́стников ко́нкурса — ayrıca yarışmaya katılan beş kişi mansiyon kazandı
5) kutlamakпра́зднество бы́ло отме́чено ба́лом — bayram balo ile kutlandı
-
4 marque
n f1 repère işaret [iʃaː'ɾet]2 trace iz [iz]3 d'un fabricant marka [maɾ'ka]4 manifestation işaret [iʃaː'ɾet] -
5 blaze
n. alev, ateş, yangın; pırıltı, ışıltı; öfkelenme, köpürme; atın alnındaki beyazlık, yol bulmak için ağaçlara kazınan işaret————————v. alev alev yanmak; parlamak, ışımak; yıldızı parlamak; tutuşmak; ağaçlara işaret koymak* * *1. alev (n.) 2. parla (v.) 3. parlak alev (n.)* * *I 1. [bleiz] noun1) (a bright light or fire: A neighbour rescued her from the blaze.) pırıl pırıl ışık; yangın2) (an outburst (of anger, emotion etc): a blaze of fury.) patlama3) (a bright display: a blaze of colour.) cümbüş2. verb((of a fire, the sun) to burn, shine brightly.) alev alev yanmak, pırıl pırıl parlamak- blazingII [bleiz] -
6 signalisieren
-
7 метить
işaretlemek, işaret koymak, markalamak, damgalamakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > метить
-
8 отмечать
işaretlemek, işaret koymakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > отмечать
-
9 buoy
n. şamandıra————————v. şamandıra ile işaret koymak, su üzerinde tutmak, yüzdürmek, desteklemek* * *1. yüksel (v.) 2. şamandıra (n.) -
10 buoy out
v. şamandıra ile işaret koymak -
11 stet
interj. kalsın (düzeltme iptali)————————v. kalsın diye işaret koymak, düzeltme iptalini işaretlemek -
12 buoy out
v. şamandıra ile işaret koymak -
13 stet
interj. kalsın (düzeltme iptali)————————v. kalsın diye işaret koymak, düzeltme iptalini işaretlemek -
14 abhaken
abhaken v/t <-ge-, h> fig işaret koymak, işaretleyerek saymak; -
15 abhaken
ab|hakenvt1) ( loshaken) çözmek, çıkarmak2) ( markieren) işaretlemek ( in einer Liste); işaret koymak; ( fig) ( als erledigt ansehen) bitmiş gözüyle bakmak -
16 anstreichen
-
17 kennzeichnen
vt1) ( markieren) işaretlemek, işaret koymak (-e) -
18 tick
tikirti, tiktak; dogru isareti; an, saniye; kene, sakirga; veresiye, kredi; tikirdamak; tik tik etmek; isaret koymak -
19 zeigen
zeigen ['tsaıgən]I vtjdm etw \zeigen birine bir şey göstermek; ( beibringen) göstermek;dir werd' ich's \zeigen! ( fam) ben sana gösteririm!2) (an\zeigen) göstermek;das Thermometer zeigt zwei Grad termometre iki derece gösteriyor3) ( an den Tag legen) göstermek, ortaya koymak4) ( beweisen) göstermek;nun zeig mal, was du kannst! ( fam) hadi göster bakalım, ne yapabildiğini!auf etw/jdn \zeigen bir şeye/kimseye işaret etmek;sie zeigt nach rechts sağı gösteriyor;zeig mal! göstersene!, göster bakayım!III vrsich \zeigensich besorgt \zeigen endişeli görünmek;wie kann ich mich Ihnen erkenntlich \zeigen? bana yapmış olduğunuz iyiliğe karşılık size ne;er zeigt sich heute von seiner besten Seite bugün kendini en iyi tarafıyla gösteriyor;mit ihm kann man sich überall \zeigen onunla her yerde görünebilirim2) ( sich herausstellen) ortaya çıkmak, belli olmak; ( zum Vorschein kommen) ortaya çıkmak, görünmek, gözükmek;das wird sich \zeigen bu ortaya çıkacaktır, bu belli olacaktır -
20 показывать
несов.; сов. - показа́ть1) врз göstermekпоказа́ть ребёнка врачу́ — çocuğu doktora muayene ettirmek
пока́зывать кому-л. го́род — birine şehri göstermek / gezdirmek
пока́зывать фильм — filim göstermek
пока́зывать кому-л. доро́гу — birine yolu göstermek
пока́зывать глаза́ми что-л. — gözleriyle bir şeyi göstermek / işaret etmek
2) ( изображать) göstermek, sergilemek, gözler önüne sermekа́втор пока́зывает жизнь дере́вни — yazar köyün hayatını sergiliyor / gözler önüne seriyor
3) ( проявить) göstermek, ortaya koymakпока́зывать хра́брость — yiğitlik göstermek
показа́ть своё полити́ческое лицо́ — kendi siyasi kişiliğini ortaya koymak
4) (обнаружить, раскрыть) göstermek, sergilemek; ortaya koymakпока́зывать оши́бочность чего-л. — bir şeyin yanlışlığını sergilemek / gösterme
не пока́зывать свои́х чувств — duygularını belli etmemek / dışa vurmamak
вре́мя пока́жет — zaman gösterecek (bunu)
перегово́ры показа́ли, что... — görüşmeler... gösterdi / ortaya koydu
кома́нда показа́ла хоро́ший футбо́л — takım iyi bir futbol çıkardı / ortaya koydu
5) ( об измерительных приборах) göstermeчасы́ пока́зывали три — saat üçü gösteriyordu
6) ( давать результаты) derece yapmakпоказа́ть результа́т 18 ме́тров — спорт. 18 metrelik derece yapmak
что́бы показа́ть хоро́ший результа́т в кома́ндном зачёте... — takım tasnifinde iyi bir dereceye gitmek için...
пока́занная им сре́дняя ско́рость — kaydettiği vasati sürat
на стометро́вке он показа́л (результа́т) 11 секу́нд — yüz metrede 11 saniyelik derece yaptı
я тебе́ покажу́! — разг. gösteririm / öğretirim sana!
вре́мя пока́жет — zaman gösterecek (bunu)
7) ( давать показания) ifade vermek; tanıklık etmekкак показа́л свиде́тель,... — tanığın verdiği ifadeye göre
он показа́л на тебя́ — senin aleyhine tanıklık / şahadet etti
••показа́ть себя́ — kendini göstermek
показа́ть язы́к — dil çıkarmak
проти́вник показа́л спи́ну — düşman yüz geri etti
- 1
- 2
См. также в других словарях:
hareke koymak — Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde ünsüzlerin üstüne ünlü ile okunmasını sağlayan işaret koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mim koymak — 1) unutulmaması için işaret koymak 2) önemli bularak üstünde ısrarla durmak Bu lafıma mim koy dedi Sabri Bey. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bel etmek — işaret koymak, işaret vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
işaretlemek — i 1) Bir şeye işaret koymak, bir şeyi işaretle belirtmek ... gazetesini muhtelif renkli kalemlerle işaretlermiş ve itinayla saklarmış. A. Ş. Hisar 2) Belirtecek biçimde hareket etmek O bir iki sözcükle bildiğini işaretlemek isterdi. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
markalamak — i Bir nesneyi tanıtmak veya benzerlerinden ayırmak için işaret koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
IHTİTAT — Sakal bitmek. Yer tutmak. * Hatla işaret koymak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TENYİR — Beze ve kumaşa işaret koymak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TERZİZ — Kâğıda nişan ve alâmet etmek, işaret koymak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
beletmek — nişan, işaret koymak … Beypazari ağzindan sözcükler
nokta — is., Ar. nuḳṭa 1) Çok küçük boyutlarda işaret, benek 2) Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret 3) Yer Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık. A. Haşim 4) Konu, konu ile ilgili önemli bölüm Genç adam, o… … Çağatay Osmanlı Sözlük
DAMGA — Bir şeyin üzerine işaret veya alâmet koymak. * İşaret vurulan âlet. Mühür … Yeni Lügat Türkçe Sözlük